Tapu İptali ve Tescil, İyiniyet Karinesi, TMK 1023


T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi

ESAS NO : 2015/17118
KARAR NO : 2018/12462

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A

Y A R G I T A Y İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : SİLİVRİ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/01/2015
NUMARASI : 2007/300-2015/35
DAVACI : C. D.
DAVALILAR : M. Ç.
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar M. Ç. D. A. vekili ile A. K. vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 18.09.2018 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılardan D. A. ve vekili Avukat Gökçen Topçu, davalı A. K. ile davalı M. K., davalı M. K. geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davacı vekili Avukat, diğer davalı asiller gelmediler yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin ve asillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi Dilek Arzuhan Yeşil'in tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

-KARAR-

Dava, sahtecilik hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, Almanya'da yaşadığını, davalı A. K. adına Bakırköy 4. Noterliğinde 26/08/1988 tarih ve 67649 yevmiye sayısı ile düzenlenen sahte vekaletname ile kayden maliki olduğu dava konusu 83 ada 100 parsel sayılı taşınmazın diğer davalılara satıldığını ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tesciline, olmazsa taşınmaz bedelinin satış tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar M. ve D., sahteliği iddia edilen vekaletname ile işlem yapmadıklarını ve iyiniyetli olduklarını, davalı Mustafa, davanın zamanaşımı süresi geçtikten sonra açıldığını, taşınmazı malik görünen davalı E.'dan yatırım amaçlı aldığını, önceki satışları bilebilecek durumda olmadığı gibi sahteliği iddia edilen işlemin tarafı olmadığını, iyiniyetli olduğunu, davalı A. K. Mirasçıları, mirasbırakanları A.'nin sahtecilik yapacak biri olmadığını ve resmi senetteki resmin de murislerine ait olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlar, davalılar K. ve E. ise usulüne uygun tebligata rağmen bir savunma getirmemişlerdir.
Mahkemece, 02.09.1988 tarihli satış işleminde kullanılan vekaletnamenin sahte olarak tanzim edilmesi nedeniyle bu vekaletle yapılan satış neticesi oluşturulan tescilin yolsuz olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacı C.'nin kayden maliki olduğu çekişme konusu 83 ada 100 parsel sayılı taşınmazın satışı konusunda Bakırköy 4. Noterliğinin ..... Tarih ve ..... yevmiye sayılı vekaletnamesi ile 1959 doğumlu A. K.'yı vekil tayin ettiği, anılan taşınmazın vekil A. eliyle 02.09.1988 tarihinde davalı E.'a satış suretiyle devredildiği, adı geçenin taşınmazı 12.09.1988 tarihinde davalı M.'ya, onun da 07.06.1990 tarihinde 1/2'şer pay ile davalılar M. ve K.'e aktardığı, davalı K.'in ½ payını 24.05.2006 tarihinde davalı D.'e temlik ettiği, dava konusu vekaletnamedeki imza ve yazının davacının eli ürünü olmadığının 16.10.2014 tarihli adli tıp belge inceleme uzmanınından alınan raporla saptandığı, vekil A. K.'nın M. ve F. oğlu 1959 doğumlu, Erzurum/Aşkale davalı A. K.'nın ise M. ve H. oğlu, 1959 doğumlu ve Sinop nüfusuna kayıtlı oldukları anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla 4721 s. Türk Medeni Kanununun (TMK) 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989., tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023. maddesinin özel hükümleri getirilmiştir.
Öte yandan, bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır. İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke TMK'nin 1023. maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1. fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tescile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.
Ne var ki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır. Bu nedenle, yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir.
Nitekim bu görüşten hareketle, "kötü niyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (resen) nazara alınacağı” ilkeleri 8.11.1991 tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.
Somut olayda, Bakırköy 4. Noterliğinde düzenlenen vekaletnamenin sahte olduğu ve bu vekaletname kullanılarak ilk el E.'a yapılan satışın sahtecilik nedeniyle geçersiz olduğu kuşkusuzdur.
Ne var ki, sonraki malikler için Türk Medeni Kanununun 1023. maddesi anlamında araştırma yapılması gerektiği açıktır.
Hal böyle olunca, vekaletnamede adı geçen vekil A. K. ile davalı A. K. aynı kişi olmadığı anlaşıldığından anılan davalı bakımından davanın husumetten reddine karar verilmesi ve dava konusu taşınmazı iktisap eden E.'dan sonraki maliklerin iyi niyetli olup olmadığının yukarıdaki ikeler uyurınca TMK 1023. mad. anlamında araştırılması ve varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ve noksan soruşturmayla yetinilip davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
Davalı A. K. mirasçıları ile davalılar M. Ç., D. A.'ın yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 30.12.2017 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davalı D. A. vekili için 1.630.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.09.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan
A. S. TOGAY
Üye
N. KOYUNCU
Üye
R. ÜLGER
Üye
T. T. GENÇ
Üye
İ. AYSAL

Okundu
30.10.2018 S.A.

2016   Topçu Hukuk Bürosu